Az avar kori gúlacsüngos fülbevalók. — Die awarenzeitlichen Pyramidenförmigen Ohrgehänge. — Avar dönemindeki piramit biçimli küpeler
Özet
Kökenleri antik örneklere kadar geri giden Bizans kökenli piramit biçimli küpeler (1. resim), Erken Avar Dönemi mücevherlerinin tipik bir grubunu teşkil ederler. Döküm ve plaka olmak üzere, iki farklı teknikle hazırlanmış örnekleri bulunmaktadır. Bu küpeler, ikili olarak ve çoğunlukla kadınlar tarafından kullanılıyordu. Szegvár tipi diye adlandırılan türünü tekli olarak erkekler de kullanıyordu.
Piramit biçimli döküm küpeler (18. resim) arasında şimdiye kadar bilinen cam kakmalı döküm küpeler yanında (19. resim 1–8), yine döküm olan, fakat içi boşaltılmış piramit şeklindeki örnekleri de ayırt etme imkânımız oldu. (19. resim 9–12) Bu küpelerin her iki türü de Tuna’nın batısında kalan bölgelerde karşımıza çıkıyor. Bulundukları yerler, Keszthely ve Ferto Gölü çevresindeki antik geleneklere sahip kuyumcu atölyelerinde hazırlanmış olabilecekleri ihtimalini güçlendiriyor. (2. resim; 4–5. resimler; 7 resim)
Bu küpeler, Panonya bölgesinin Romanize olmuş halkına özgü olsa da, Gepid geleneklere sahip toplulukların mezarlıklarında da karşımıza çıkmaktadır. Bunlar arasında en eskileri 6. yüzyılın ikinci ve üçüncü çeyreğine tarihlenen basit örneklerdir. Ortasında noktalar olan dairelerle süslenmiş olanlar, 6. yüzyılın sonu ile 7. yüzyılın başlarına tarihlendirilebilir. Cam kakmalı olanlar ise en geç 7. yüzyılde birinci çeyreğine kadar kullanılmışlardı. Karpat Havzası dışındaki örnekleri az sayıda Makedonya (Gradişte Gradişte) ve Kırım’da (Luçistoe, Skalistoe) bulunmuştur. Fakat bunlar Karpat Havzası’ndakilerden daha sonraki dönemlere aittirler.
Szegvár tipi olanlar (8. resim 1–2; 20. resim 1–9), 6. yüzyılın ikinci yarısına veya üçüncü çeyreği ile 7. yüzyılın ilk çeyreği arasındaki döneme tarihlendirilebilir. Bunlar çoğunlukla Avarların yerleşim alanının merkezi kısmında, Tuna ve Tisa kıyılarında görülüyorlar. (9. resim) En küçük örnekleri, sahipleriyle birlikte Doğu’dan gelmiş olmalı. Nitekim, bu türün Kafkasya bölgesinde (20. resim 10–24) bilinen analojilerinin büyük bir bölümü Karpat Havzası’ndakilerden daha sonraki dönemlere aittirler.
VelikaKladuşa tipinin (21. resim) Tuna kıyısı boyunca yayılmış olması (10. resim) o çevredeki bir kuyumcuya veya atölyeye işaret ediyor. Bu tip, buluntular arasındaki ortak özelliklerin eksikliği nedeniyle, biçimsel özelliklerinden dolayı 7. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilebilir.
Oroszlány tipine ait örnekler (22. resim 2–5), ötekilerden farlı olarak bronzdan veya gümüşten, presleme tekniğiyle hazırlanmışlardır. Öncelikle presleme tekniğinin Karpat Havzası’ndaki yaygınlığı ve ayrıca Kunszentmárton’daki kuyumcu mezarından çıkan buluntular arasındaki piramit yapımı için kullanılan pres kalıbına (22. resim 1) dayanarak bunların 7. yüzyılın ikinci yarısında hazırlanmış olduklarını tahmin ediyoruz. Karpat Havzası dışında örneklerinin görülmemesi sebebiyle bu küpeyi, Velika Kladuşa tipinin preslenmiş taklidi olmakla birlikte, bölgeye has bir ürün olarak görüyoruz.
Desk tipi küpelerin (12. resim; 23–24. resimler), granülasyon süslerinden oluşan kompozisyonuna dayanarak üç türünü ayırt ettik (A–C); B değişkesi sadece Orta Tisa bölgesinde görülmektedir; öteki ikisinin yayılım alanı ise kısmen örtüşmektedir ve çoğunluğu Tisa–Maros–Aranka arasında kalan bölgede gün ışığına çıkmıştır (14. resim). Küpelerin, söz konusu bölgede üretildikleri ve pek çok kuyumcu ustasının veya atölyenin ürünü oldukları anlaşılıyor. Öte yandan Taman Yarımadası’nda bulunmuş en yakın analojileri (12. resim 8) ve Avarlarınınkiyle aynı döneme denk gelen Doğu’daki birkaç analoji (27. resim 1–5), Avarların, Szegvár tipi gibi bu türü de — daha ziyade B ve C değişkelerini — daha Kafkasya’da tanıdıkları ihtimalini ortaya atıyor. Karpat Havzası’nda hazırlanmış, taş kakmalarla ve filigran süslerle preslenerek taklit edilmiş örneklerin [Kafkasya’daki örneklerin] kopyaları olması yine ihtimal dahilinde gözüküyor. Bunlardan A değişkesi ise [Panonya’da, Karpat Havzası’nda] sözü edilen bölgede ortaya çıkmıştır. Karpat Havzası’nda kısa bir süre kullanımda kalan bu küpe tipinin tersine Kafkasya’daki — erkekler tarafından da kullanılan — [örnekleri] daha uzun süre kullanımda kalmıştır (Glodos ve Djurso 248 nolu mezar).
Söz konusu küpelere eşlik eden buluntuların sayısı oldukça azdır. Yakından incelendiğinde 7. yüzyılın ikinci çeyreğine tarihlendirilebileceği görülmektedir.
Piramit biçimli küpelerin en kalabalık grubunu Szentendre tipi teşkil ediyor. (15. resim; 25–26. resimler) Bu küpeler, yayıldıkları alan bakımından Tuna (Nehri’nin Budapeşte’nin kuzeyinde kalan) kıvrımı, Peşte Ovası ve Körös Nehri’nin güneyinde, Tisa’nın sol taraflarında yoğunlaşıyorlar. (16. resim) Karpat Havzası dışındaki az sayıdaki analojiye (27. resim 6–9) rağmen bu küpe tipinin sözü edilen bölgeye özgü bir tip olduğunu düşünüyoruz. Bu tip, genellikle buluntuların çok az olduğu mezarlarda bulunmuştur. Beraberindeki buluntulardan bu tipin 7. yüzyılın ilk ve üçüncü çeyreğinde kullanıldığı anlaşılıyor.
Kendine özgü özellikler taşıyan piramit biçimli iki küpeden (22. resim 6–8) Kundomb 262 nolu olanını yakından inceledik. Presleme tekniği ile yapılmış, ortası boş ve kavisli süslemesinin Avar bölgesindeki ve Doğu’daki analojilerine dayanarak (28. resim 1–14) bu tipi 7. yüzyılın ikinci çeyreklerine tarihlendiriyoruz.
Bazı küpe tiplerinin ortaya çıkış yerlerini dikkate almazsak, sözü edilen bütün örneklerin Karpat Havzası’nda üretildiğini tahmin etmek mümkün. Erken Avar Dönemi’ne ait bilinen kuyumcu mezarlarından çıkan aletler arasında piramit biçimli küpe yapımı için gerekli aletlerin bir kısmını görmek mümkünse de sadece Kisújszállás-Nagykert ve Kunszentmárton kuyumcu ustaları bu aletlerin hepsine sahipti. Buna rağmen sadece Kunszentmárton kuyumcu ustalarının bu türde küpeler üretmiş olabileceklerine dair somut kanıtlarımız mevcut.
Batı Avrupa’da presleme tekniği geleneğinin kökleri Geç Roma Dönemi’ne kadar uzansa da bu tekniğin yeniden canlanması ancak 7. yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu değişim Bizans kuyumculuğunda da yakından gözlemlenebilmektedir. Avar Dönemi arkeolojik buluntularında bu değişim, preslenmiş kemer süslerinin büyük oranda yaygınlaşmasıyla kendini gösteriyor. Mücevher üretiminde bu teknolojik değişimi göstermek daha zordur. Fakat bu çalışmada ele alınan küpe tipi, bu değişimin gösterilmesi için iyi bir örnektir.
Koleksiyonlar
- Makale [92796]